13 Temmuz 2015 Pazartesi

Cocuklarda ödül ve ceza



ÖDÜL VE CEZA


          Yetişkinler çocuklarını disipline etmek için bası denetleme yöntemleri kullanır ve geliştirirler.
          Denetleyen kişi güç kaynağına sahip olan kişi demektir.
Peki nereden geliyor bu güç? Ödül ve Ceza



          Ödüllendirmenin amacı, çocuğun yararına olduğu düşünülen davranışların yerleşmesini sağlamaktır. İlk bakışta doğru gibi görünse bile, bu o kadar kolay değildir. Bir davranışı değiştirmek karmaşık ve zaman alan bir iştir. (Bunun sebebi alışkanlık değişiminde izlenecek yolların yanlışlığıdır).
Bunu uygulayan kişinin gerçek anlamda bilgi sahibi olması gerekmekte ve sürekliliğini sağlamalıdır.
Bu sistem maalesef çocukta anne babaların ve öğretmenlerin istemedikleri davranışların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
          Cezanın amacı ise; istenmeyen davranışın sonlanmasını sağlamaktır. İlk bakışta basit ve kısa yoldan sonuca götürüyor olarak görünse bile, ödül gibi ceza da kolay değildir. Cezanın zamanlaması ve şiddeti bu yöntemi zorlaştıran ilkelerdendir. Aynı zamanda çocukla olan ilişkiyi zedeler ve çocuğa psikolojik baskı verebilir.
          Ödül ve ceza, veren ve alan tarafından koşulların eşit olmadığı bir ilişki türüdür. Her zaman bir taraf daha güçlü olarak algılanır. Bu açıdan baktığınızda çocuğunuza uygulamak ister misiniz?

ÖDÜL
          Ödül çok yaygın bir uygulama; ama etkili mi? Hangi şartlarda nasıl uygulanmalı?
          Anne baba olarak özellikle küçük çocuklarda ödülü uygularız. İşleri yaptırmak için kandırır, tabaklarındaki sebzeleri bitirirlerse çikolata vereceğimizi söyler, oyuncaklarını düzenli kullanır ve kaldırırlarsa hediye almayı söz veririz. İstediğimiz olunca da övgüler yağdırır, hatta bazen öğretmen gibi davranırız.
          Ödüllerin anne babalar tarafından bu kadar sık kullanılması aslında onların pek işe yaramadığını gösteriyor. Tersi olsaydı okullarda disiplinsizlik veya evlerde anne babaların istenmeyen davranışlardan bahsetmeleri konuşulmazdı. Peki ödül yöntemleri neden başarılı olamıyor?
1-Ödülün Denetim Olarak Kullanılması:
davranış sonuçlarının ödüllendirici olduğunu çocuklara hissettirerek, onların istenmeyen davranışlarını değiştirmek bir bilim dalıdır ve teknik beceri gerektirir. Bu teknik beceriye sahip olmayan anne, baba ve öğretmenler ödülü denetim gibi kullanırlarsa ödül anlamını yitirir. Bu konuda uzmanlaşan kişiler; ödülün istenilen davranışın hemen ardından verilmedikçe işe yaramayacağını kanıtlamışlardır.
2-Ödüllerin Etkisiz Hale Gelmesi:
Ödüller ne zaman etkisiz hale gelir?
*Zaman aşımı olunca: Ödüller uzak bir gelecek için verilmişse etkisi azalır ve değerini yitirir, zaman aşımına uğrar.
*Kabul edilmeyen davranış ödüllendirilince: Yaramazlık yapan bir çocuğun davranışının anne baba için rahatsızlık vermesi; fakat arkadaş çevresinde bunun hoşlarına gitmesi ve tüm dikkatleri üzerine toplamak bu konuya örnek olarak gösterilebilir. Çocuğun algısında annem ve babam istemiyor; ancak arkadaşlarım bundan hoşlanıyor algısı yerleşir. Bu algıda da hoşlanma, dikkat çekme ödül gibi anlaşılır.
*Çocuklar kendi ödüllerini elde edince: Çocuklar kendi ödüllerini elde edince ödüllendirme işe yaramaz. Büyüdükçe kendi gereksinimlerini karşılamaya başlamaları anne baba bağımlılığını azaltır.
*Ödülleri kazanmak çok zor olunca: Ödülün bedeli çocuk için yüksek olunca, davranış değişimi çoğunlukla başarısız olur. Ödüller çocukların erişemeyeceği kadar yüksekte olmamalıdır.
*İstenilen davranış ödülsüz kalınca: Çocuklarımızdan istediğimiz yönde iyi bir davranışta bulunmalarını bekleriz. Günlük hayatın koşuşturmasıyla bazen o kadar meşgul oluruz ki yapılan her iyi davranışı ödüllendiremeyebiliriz. Unutulmamalıdır ki özellikle davranış değiştirme çabalarının başlangıcında denetleyenin, ödüllendirmeyi iyi davranışın hemen ardından yapması gerekir. Ödül sistemi kullanılırken istenilen davranış ödülsüz kalırsa, yerleşmesi çok uzun zaman alır.
*Ödül yokluğu ceza gibi algılanınca:  Sebzeni bitirirsen, oyuncaklarını toplarsan sana …. vereceğim dediğimizde, çocuk ‘’yapılan her iyi davranışın ardından iyi bir şey gelecek’’ algısını taşır. İyi davranışları ödülsüz kalırsa da diğer beklediğimiz iyi davranışların yerleşmesi çok uzun zamanlar alır. Aynı zamanda da hiç ödül almamak ceza gibi algılanabilir, çok fazlası da etkisini azaltır.

          Ödülü yanlış şekilde kullanmamızdan dolayı çocuklarımıza; yaptıkları her iyi davranış için bir ödeme yapılmasını beklemeleri gerektiğini öğretiyoruz. Çocuklar iç ödül (başarı, disiplin gibi önemli kavramların öğretimi) yerine, dış ödül (sadece beklenti, istek) odaklı davranıyorlar.
          Çok ödül vermenin tehlikeli yanları da vardır. Alışkanlıktan dolayı, ödül olmazsa yaptıkları işlerden zevk alamaz, başarı duygusunu tadamazlar (iç ödül duygusu gelişmediğinden). Başkalarını mutlu etmek için yaptıkları işlerden ödül alamama, onların o davranıştan tümüyle vazgeçmelerine neden olur. (Ailesinin yönlendirmesi üzerine meslek seçimi yapıp, sonra mutsuzluk yaşayan ve kariyer değiştiren kişiler bu konuya örnektir).
          Övgü, not sistemi, özel ayrıcalıklar gibi ödüllerle çocukları motive etmek ve denetim altında tutmak, onların içten gelen kendi motivasyonlarını zayıflatır ve etkinliklerden vazgeçmelerine neden olur. Kendi dışından gelen motivasyon, çocuğu etkilemediği gibi onun için yıkıcı olur. Ödül dikkatli ve gereken yerlerde kullanılmalıdır.


CEZA

          Yaptığı yaramazlığı telafi için en sevdiği oyuncakla oynatmama, zorla yemek yedirme, sevmediği yemek bitmeden masadan kaldırmama, çocuklar tarafından ceza gibi algılanan yöntemlerdendir. Anne babaların çoğu çocuklarını denetim altında tutmak için, cezanın herhangi bir türünü ilk yöntem olarak kullanırlar.
          Ödül gibi cezanın da çocukları denetlemede etkili olabilmesi için uygulanması uzmanlık gerektirir. Bu konudaki uzmanların, cezada ‘’görünüm geçerliliği’’ adını verdikleri bir durum vardır. Ceza görünüşte işe yarar; ama gerçekten öyle midir?
          Tehdit etme ya da cezalandırma, çocukların davranışlarını bir süre için değiştirir; ancak cezanın işe yaraması ve etkisini kaybetmemesi için bazı özel koşulların olması, sürekli denetimi gerekir. Bunlar:
1-    Bir kez cezalandırılan davranış her zaman cezalandırılmalıdır.
2-    Ceza istenmeyen davranışın hemen ardından verilmelidir.
3-    Ceza başka çocukların yanında verilmemelidir (verilirse saldırganlık başlayabilir).
4-    Cezalandırılan davranış hiçbir zaman ödüllendirilmemelidir, çocuk ödül gibi algılamamalıdır (anne baba yaramazlığa ceza verirken, çocuğun arkadaş çevresine bu davranışın sempatik gelmesi buna örnek olarak verilebilir. Arkadaşlarının dikkatini çekmek çocuk için bir ödüldür).
5-    Çocuklar çok şiddetli ve çok sıkı cezalandırılmamalıdır (Şiddetli cezalar çocuğu içine kapatır. İleride denemekten vazgeçer, evden, okuldan takımından ayrılır, kötü alışkanlıklara bağlılığı artabilir).

Şiddetli Olmayan Cezalar Uygulanabilir mi? Etkisizliğinde Ne Kullanılmalıdır?
          Çocuk davranışlarında yumuşak bir ceza caydırıcı olmaz. Hafif bir ceza uygulandığında hiçbir şey olmamış gibi çocuk aynı davranışı tekrarlayabilir. Bunun yerine kullanılabilecek iki seçenek olabilir. Övgü yazısında anlatılan ‘’Ben iletisi’’ gönderilmesi veya ‘’kaybeden yok’’ yönteminin uygulanması.
          *Ben iletisi eğer övgü yerine kullanılacaksa; çocuğun yaptığı iyi bir davranış sonrası, onu gereksiz övgüye boğmak yerine, nasıl hissettirdiğini açıklamak olarak kullanılır: ‘’Söylediğin bu söz beni çok mutlu etti’’ gibi. Övgü yerine kullanılacağı için burada ‘’olumlu ben’’ iletisi olarak verilmiştir. Ceza için iki kardeşin oyuncak kavgasını ele alalım. Biri diğerinin oyuncağını elinden alıyor ve bizim yaptığımız davranışlar, söylediğimiz sözler, küçük hareketler çocuk tarafından ciddiye alınmıyor ve caydırıcılığı olmadığından davranış sürekli olarak tekrar ediliyor(bu yumuşak cezanın etkili ve caydırıcı olmadığına örnektir). Kardeşinin elinden oyuncağı alan çocuk yumuşak bir cezayla davranıştan vazgeçmeyeceği gibi ödül kazanmış olur. Asıl amacı olan annenin ilgi ve dikkatini çekmek burada çocuk için asıl amaç ve ödüldür.
          Bunun yerine oyuncağı sürekli olarak alan ve kardeşini ağlatan çocuğa dönüp, oyuncağı elinden alınınca kardeşinin nasıl mutsuz hissettiğini anladığımızı söylemek olabilir. Burada kendi düşüncemizi karıştırmıyoruz, yapma demiyoruz, çocuğu suçlamıyoruz. Sadece onun mutsuzluğunu anladığımızı dile getiriyoruz. Bunu istenmeyen davranışı yapan çocuğumuza karşı, gayet sakin ve açık bir şekilde dile getirmeliyiz.
           *Kaybeden yok yönteminde ise; konu davranış bir sorun olarak ele alınır. Olası bazı çözümler üretilmeye çalışılır (örneğimize göre başka oyuncakla yer değiştirmek olabilir). Çözümler değerlendirilir ve bir çözüme karar verilir. Bu çözüm uygulanır ve nasıl uygulandığı izlenilir. Bu yöntemin başarılı olması ancak önerileri ciddiye alarak sabırla çocuklara bunu açıklamaktan geçer. Bunu bir toplantı havasında istekli, açık ve çocuğun sorununu ciddiye alan bir tarzda uygulayabilirsek başarı sağlanabilir. Kaybeden olmadığını anlayan çocuk istenmeyen davranıştan vazgeçebilir.

          Çocuklar gençlik çağına ulaşırken onları ceza denetimi ile tutan anne babalar yavaş yavaş güçlerini kaybetmeye başlarlar. Güç kullanarak başvuracağımız tüm yolların da belli riskleri vardır. Güç göstergesi davranışlarla yetiştirmek, yaratıcılığı ve üreticiliği bastırdığı için, mutsuz bireyler yetişmesine sebep olur. Güç göstergesi gibi algılanan yöntemleri, doğruları ile yer değiştirerek çocuklarımızı ve gelecek nesillerimizi, daha sağlıklı ve bilinçli bireyler olmaları yolunda eğitebiliriz.

0 yorum:

Yorum Gönder