14 Temmuz 2015 Salı

ÖVGÜ



Davranışlarımıza Keşif Yolculuğu :

Övgü doğru mu? Değilse yerine ne getirilmelidir?






ÖVGÜ

          Sizce övgüyü bir araç olarak mı kullanıyoruz?

          Çocuğumuz hata yaptığında cezalandırırız; ancak içten içe suçluluk duyarız. Övdüğümüzde ise bu suçluluk duygusu olmaz. Çoğu zaman insan olmanın gereği ile övgü bizlerin kolayına gelir ve sanki ihtiyaçmış gibi hissederiz. Sevdiğimiz birini överiz, iyi bir şey yapanı överiz, çocuğumuzu överiz… Asıl önemli, çocuklarının yapmalarını istediği şeyleri överek yaptırabileceğini sanan yetişkinler var. Gerçekten çocuklar övgü alarak anne babalarının istediklerini yaparlar mı?
          Övgü bir denetleme veya disiplin hediyesi olmak yerine aile ilişkilerine zarar verebilir ve etkisiz kalabilir. Bunun yanı sıra çocuğun içine kapanmasına neden olabilir. Neden mi?
          Övgüyü; istediğimiz davranışı istediğimizle yer değiştirmek ve iyi yöndeki davranışların alışkanlık kazandırması için motive etmede kullanırız. Yani gizli olarak bir AMAÇ içeriklidir. Örneğin; "Bugün çok uslusun" cümlesindeki GİZLİ AMAÇ "Keşke her gün böyle olsan" dır. Bunu çocuğumuzun algılamadığını düşünsek de; bunu tamamen kaydeder ve konuşma dili kaydı bu şekilde gelişir. Her gün uslu olup olmadığının denetlendiğini bilir ve bu onda baskı yaratır. İstesek bile uslu olmaktan uzak davranışlar sergiler. Aslında bunun bir ima olduğunu o çok iyi anlamıştır.
          Övgü ile çocuklarımıza  iyilik yaptığımızı düşünsek bile, bunu onlar için mi yoksa kendimizi iyi hissetmek için mi yaptığımızı sorgulamalıyız. Araştırmalar sonucu çocuğunu sürekli öven anne babanın bu davranışının, çocuğa boyun eğdirmek çabası olduğu bulunmuştur. Çocuğun bunu; gerçek bir başarı sonrası kazanılan değil, hakkedilmeyen bir övgü olduğunu algıladığı gösterilmiştir.
          Bu açıdan bakıldığında övgü, eleştiri gibi algılanabilir. İçerisinde  eleştiri iması bulunan övgüyle söylenmiş her cümle, yetişkinlerin gerçek niyetini belli eder. "Babası oğlun/kızın bugün hiç yaramazlık yapmadı", aferin, bugün hiç yaramazlık yapmadın."… Çocuk bunu olumlu bir övgü cümlesi gibi göremez. Çocuk; uslu olduğunda mutlu olunduğunu görmek yerine, eleştirildiğini hisseder ve savunmaya geçer. Daha sonra da övgüyü unutarak sadece eleştiriyi hatırlayacaktır. Çocuk bunu kabullenme kelimesi olarak algılar ve kendine yaptığı kayır: "Çoğu zaman yaramazım" şeklindedir.
          Övgü şekilleri vardır. Bazı övgüler çok abartılıdır ve aslında övgü o an için gereksizdir. Çocuk duyarken birine çocuğunuzu övdüğünüz an gibi…
          Bazı övgüler de eleştiri öncesi yumuşak bir geçiş görevi görür. "Eskisine göre dikkatlisin; ama biraz daha dikkatli olman gerekiyor". Bu ikili söz cümle ya unutulur ya da negatif olarak kayıt edilir.
          Bazı övgüler de anne babaya karşı güven eksikliği yaratır ve iletişimsizliğe sebep olur. Çocuk resminin güzel olmadığından emin gibi konuşup davranırken annesi "resmin çok güzel" derse; çocuktan "Beni kandırmak için söylüyorsun, hiç de iyi değil, daha iyisini yapabilirdim" gibi cevaplar alır. Övgü, çocuğun kendisiyle ilgili görüşlerine uymuyorsa, annesinin onu anlamadığını düşünür ve güvenmez. Bunu bir kere hissederse aynı konu ile ilgili konuşmaya gerek bile duymaz.
          Bazı övgüler de rekabet ortamı yaratabilir. Özellikle bir den çok çocuk varsa…  Çocukken hep yaşamadık mı ya sınıf arkadaşlarımızla ya komşumuzun çocuğuyla ya da kardeşimizle kıyaslanmayı/örnek gösterilmesini? Bu uygulandığında ve yanımızda karşılaştırılarak övüldüğünde neler hissettik? "Onu benden çok seviyorlar, ben başarısızım" …Buna maruz kalan kardeşler kendi aralarında; " Benimki seninkinden daha güzel, ben daha iyi yaptım…" gibi cümleleri bolca kullanırlar. Çocukları o an eşit övmeye çalışsak da bu onların algısında mümkün olmayacağı için, bir taraf haksızlık yapıldığını düşünmeye başlar.
          Çocuklarımız bir konu hakkında karar verecek duruma geldiklerinde, zamanında yapılan yersiz övgü alışkanlığının engelleri ortaya çıkar. Birey halini almış çocuk karar vermede anne babasının onay ve övgüsüne ihtiyaç duyar. Buna en büyük örnek meslek seçimi verilebilir. Kişinin yeteneği ve istediğinin aksine seçilen meslekler anne baba arzusunu içerir. Anne babaların çoğu kendilerinin mutlu olacağı seçeneği seçmelerini isterler. "Annemle babam öğretmen olmamı istedi. Bu mesleğin bana çok uygun olduğunu ve yeteneğimin de bu olduğunu söylediler. Ben de onları kırmamak için öretmen oldum. Aslında sanatçı olmak isterdim." … Zamanında yapılan yanlış övgü çocuğun kendisine güven duygusunu baskılamış ve karar verme yeteneğini engellemiştir.
          Unutmayalım ki; çocuklarımızın ileride sağlıklı davranış sergileyen ve kendi seçtikleri alanda başarılı bireyler olmaları için bebekliklerinden başlayan doğru bir eğitimle yetişmeleri gerekir. Burada anne baba olarak doğru dil kalıpları kullanıp, doğru sandığımız hataları yapmamakla bize önemli bir rol düşmektedir.




DOĞRU SEÇENEKLER

          Övgü yerine kullanılabilecek ve olumsuz duygulara meydan vermeyecek doğru seçenekler vardır.
          Övgü ile doğru bir şey yapmaya çalışırken çocuğumuzun davranışını ve algılayışını olumsuz bir şekilde etkiliyorsak başka ne yapabiliriz? Nasıl konuşabiliriz?
Yer değiştirebileceğimiz doğru seçenekler vardır…
          Bunlardan biri olumlu kurulmuş ve "BEN" mesajını içeren cümlelerdir. Mesela çocuğunuz; gerçekten içinizi ısıtan, sizi çok mutlu hissettirecek bir davranış sergiledi veya bir söz söyledi. Böyle zamanlarda yargılama içermeyen, genel davranışlarına iğneleme göndermeyen ve değiştirme amaçlı söylenmeyen bir cümle ile karşılık verebilirsiniz. Bu söz sadece o andaki duygunuzu açık bir şekilde dile getirmelidir. Sadece size hissettirdiği bu duyguyu gayet sade bir şekilde dile getirdiğinizde çocuğunuzun gerçekten daha çok etkilendiğini deneyimleyeceksiniz. Nedir bu olumlu kurulmuş ve "BEN" mesajını içeren cümleler?
Yaptığın resme hayranlık duyuyorum.
Söylediğin bu söz beni çok mutlu etti.
Kardeşine bu şekilde ablalık yapıyor olman beni çok mutlu etti.
          Unutmayın "SEN" mesajı yerine "BEN" mesajı…
          Yalnız bu mesaj inanılır olmalıdır. O andaki gerçek duygularınızı, dürüstçe dile getirmelidir. Mesaj o andaki duyguyu net bir biçimde içermiyorsa veya abartılmışsa çocuğunuz bunu fark edecektir. Gizli bir bilgi/içerik barındırmayan, gerçek, doğal ve o an için olmalıdır.
          Başka bir seçenekte empatik dinlemektir. Empatik dinlemede kişilik yargılarınız ve değerlerinizden çıkarak, karşınızdakinin düşünce sistemi ile dinlemeye başlarsınız. Önce dinleyip, sonra karşınızdaki kişinin kendi kelimeleriyle dinlediğinizi kanıtlarsınız. Örneğin; çocuğunuz: "Artık oyuncaklarımı topluyorum değil mi? Dediğinde cevap olarak ona: "aferin, evet, bu harika, ödülün…" gibi cümlelerle hem övgü hem de yapılanın karşılığında ödül sistemli konuşmalarda bulunuruz. Aslında doğru olan: "İlerleme kaydediyorsun, bu beni çok mutlu ediyor, teşekkür ederim" olarak cevap vermeliyiz. Hem ilerleme kaydettiğinin anlaşıldığını yansıtıp (empatik dinleme ile) hem de olumlu "ben" mesajının iletildiği bir cevap olacaktır.
          Empatik dinlemenin iki faydası vardır:
1- Çocuk kendi sorununa çözüm bulacaktır (Örnekteki ilerleme kaydediyorsun cümlesinden sonra, başka yapabileceği bir ilerleme olup olmadığını düşündürür).
2- Çocuğun sorumluluk duygusunun gelişmesine olanak verilir (pozitif "ben" içerikli cümlelerle).
          Yanlış kullanılan ödül ve övgü sistemi, çocuklarda görmeyi istemediğimiz ve ileride daha da zararı dokunabilecek, kıskançlık ve bağımlı olma gibi bazı davranışlara alışkanlık kazandırabilir. Biz anneler olarak önce çocuklarımıza kullandığımız dili değiştirmeliyiz. Unutmamalıdır ki; bu onun kişiliğinin oturmasındaki en önemli unsurlardan biridir.  







13 Temmuz 2015 Pazartesi

Easy Food

                                                                                           
                                                                                       EASY Food


City's Nişantaşı'nda blogger arkadaşım Yeşim Mutlu'nun daveti ile çok güzel bir ürün ile tanıştım.. 22-23 Mayıs günlerinde düzenlenen "Diyet Şenliği" günleri dahilinde easyfood markasını tanıdım.
 


1997 yılında restoran ve toplantı organizasyon şirketi olarak kurulan Lyra Gıda, sahip olduğu lezzetli reçeteleriyle catering servisi vermeye başlamıştır. Kalite standartlarını geliştirmek üzere İstanbul Teknik Üniversitesi ile işbirliği yaparak katkı maddesi kullanılmadan uzun ömürlü yemek ve sos üretimi gerçekleştirmek üzere AR_GE çalışmaları yapmıştır. Çok özel üretim yöntemi ile hiçbir koruyucu katkı maddesi kullanmadan Türk yemeklerini oda sıcaklığında ilk günkü haliyle korumuştur. 
Tübitak ile çalıştığı projelerde yemeklerin raf ömrünü, lezzetini koruyarak katkı maddesi kullanmadan çok daha uzun süreye çıkartmıştır. 
Şirket etik değerleri açısından koruyucu katkı maddesi kesinlikle kullanmamaktadır.

Biz anneler için en önemlisi bu,gönül rahatlığıyla çoçuklarımıza yedirebileceğimiz bir ürün.

Sahibi Dr. Abdülkadir Erbalcı bize hem yeni ürünleri EasyFit ile tanıştırdı hem de biz ürünleri tatma imkanı yakaladım... hepsi cok taze ve lezzetliydi.



Easyfood, İTÜ Gıda Mühendisliği Bölümü ile geliştirdiği Özel Patentli üretim 

teknolojisi ile koruyucu katkı maddesi kullanmadan, geleneksel Türk ev 

yemeklerini hazırlayıp, paketlemektedir. 

TUBİTAK  Teknolojiyi Geliştirme Teknoloji ve Yenilik Destek Programları 

Başkanlığı (TEYDEB) ile yapılan özel teknik çalışmalarla, Easyfood 

yemeklerinin raf ömrü, nefaseti koruyacak şekilde uzatılmıştır.

Easyfood yemekleri, oda sıcaklığında 12 ay boyunca lezzetini koruyarak 

saklanmaktadır. Easyfood yemeklerinin lezzetinin uzun süre korunmasını 

sağlayacak ambalaj teknolojisi, Amerikan NATICK tarafından geliştirilen Özel 

Patentli çok katmanlı bir ambalajdır.

Teknoloji ve Gıda biliminin birlikte harmanlandığı Ar-Ge faaliyetleriyle  yemek 

reçeteleri oluşturulmuş ve sanayi ürününde ev yemeği lezzetini Easyfood 

yakalamıştır.

Modern teknolojinin desteği ile geleneksel Türk ev yemekleri 

lezzetleri, Easyfood teknolojisiyle sofralara gelmiştir.

Özenle seçilerek tarladan ambalaja uzanan hammadde konusundaki titizliğin 

de, bu başarıda büyük rolü bulunmaktadır.

Easyfood’da, Üretim hattından tedarik zincirine ve son tüketiciye ulaşana kadar 

olan tüm aşamalarda uygulanan BRC Gıda Güvenliği Sistemi ile kaliteden ödün 

verilmediği belgelenmiştir.




Diyet şenliğinde cok keyifli bir gün geçirdik.Sizde denemek isterseniz 

www.easyfit.com.tr den temin edebilirsiniz.


Klorane bebe

Bebeklerin hassas cildine
50+ güneş koruma

Kalendula Özlü Klorane Bébe Spray Solaire 50+


 klorane Bébe Kalendula Özlü 50 faktörlü güneşten koruma spreyi nazik bebek cildini içeriğindeki E vitamini ve kalendula ekstresi ile yatıştırır ve güneşin direkt ve dolaylı etkilerinden korur.



Günümüzde incelen ozon tabakasıyla birlikte, güneşin zararlı etkileri gittikçe artmakta. Güneşten korunmaya bebeklikten itibaren başlamak gerekir. Çünkü çocukken güneşin ultraviyole (UV) ışınlarına korunmasız maruz kalmak, güneş yanığı geçirmek, ileriki yaşlarda cilt kanseri olma riskini arttırıyor. Ayrıca cilt daha erken yaşlanıyor ve göz hasarı yanında bağışıklık sisteminde de çöküntüye neden olabiliyor.

Bebeklerin ve çocukların hassas cildine hakkettiği özeni göstermeliyiz. Dermatologlar yüksek faktörlü güneş koruyucuların, D vitamininin ciltten sentezlenmesine ve kemik gelişimine engel olmadığını belirtiyor.

Kalendula Özlü Klorane Bébe Spray Solaire 50+ nazik bebek cildini içeriğindeki E vitamini ve kalendula ekstresi ile yatıştırır ve güneşin direkt ve dolaylı etkilerinden dolayı oluşabilecek  her tip hasara karşı korur.

Suya dayanıklı Klorane Bébe Spray Solaire 50+  çocukların yüz ve vücuduna güneşe çıkmadan yarım saat önce sürün.


Cocuklarda ödül ve ceza



ÖDÜL VE CEZA


          Yetişkinler çocuklarını disipline etmek için bası denetleme yöntemleri kullanır ve geliştirirler.
          Denetleyen kişi güç kaynağına sahip olan kişi demektir.
Peki nereden geliyor bu güç? Ödül ve Ceza



          Ödüllendirmenin amacı, çocuğun yararına olduğu düşünülen davranışların yerleşmesini sağlamaktır. İlk bakışta doğru gibi görünse bile, bu o kadar kolay değildir. Bir davranışı değiştirmek karmaşık ve zaman alan bir iştir. (Bunun sebebi alışkanlık değişiminde izlenecek yolların yanlışlığıdır).
Bunu uygulayan kişinin gerçek anlamda bilgi sahibi olması gerekmekte ve sürekliliğini sağlamalıdır.
Bu sistem maalesef çocukta anne babaların ve öğretmenlerin istemedikleri davranışların ortaya çıkmasına neden olmaktadır.
          Cezanın amacı ise; istenmeyen davranışın sonlanmasını sağlamaktır. İlk bakışta basit ve kısa yoldan sonuca götürüyor olarak görünse bile, ödül gibi ceza da kolay değildir. Cezanın zamanlaması ve şiddeti bu yöntemi zorlaştıran ilkelerdendir. Aynı zamanda çocukla olan ilişkiyi zedeler ve çocuğa psikolojik baskı verebilir.
          Ödül ve ceza, veren ve alan tarafından koşulların eşit olmadığı bir ilişki türüdür. Her zaman bir taraf daha güçlü olarak algılanır. Bu açıdan baktığınızda çocuğunuza uygulamak ister misiniz?

ÖDÜL
          Ödül çok yaygın bir uygulama; ama etkili mi? Hangi şartlarda nasıl uygulanmalı?
          Anne baba olarak özellikle küçük çocuklarda ödülü uygularız. İşleri yaptırmak için kandırır, tabaklarındaki sebzeleri bitirirlerse çikolata vereceğimizi söyler, oyuncaklarını düzenli kullanır ve kaldırırlarsa hediye almayı söz veririz. İstediğimiz olunca da övgüler yağdırır, hatta bazen öğretmen gibi davranırız.
          Ödüllerin anne babalar tarafından bu kadar sık kullanılması aslında onların pek işe yaramadığını gösteriyor. Tersi olsaydı okullarda disiplinsizlik veya evlerde anne babaların istenmeyen davranışlardan bahsetmeleri konuşulmazdı. Peki ödül yöntemleri neden başarılı olamıyor?
1-Ödülün Denetim Olarak Kullanılması:
davranış sonuçlarının ödüllendirici olduğunu çocuklara hissettirerek, onların istenmeyen davranışlarını değiştirmek bir bilim dalıdır ve teknik beceri gerektirir. Bu teknik beceriye sahip olmayan anne, baba ve öğretmenler ödülü denetim gibi kullanırlarsa ödül anlamını yitirir. Bu konuda uzmanlaşan kişiler; ödülün istenilen davranışın hemen ardından verilmedikçe işe yaramayacağını kanıtlamışlardır.
2-Ödüllerin Etkisiz Hale Gelmesi:
Ödüller ne zaman etkisiz hale gelir?
*Zaman aşımı olunca: Ödüller uzak bir gelecek için verilmişse etkisi azalır ve değerini yitirir, zaman aşımına uğrar.
*Kabul edilmeyen davranış ödüllendirilince: Yaramazlık yapan bir çocuğun davranışının anne baba için rahatsızlık vermesi; fakat arkadaş çevresinde bunun hoşlarına gitmesi ve tüm dikkatleri üzerine toplamak bu konuya örnek olarak gösterilebilir. Çocuğun algısında annem ve babam istemiyor; ancak arkadaşlarım bundan hoşlanıyor algısı yerleşir. Bu algıda da hoşlanma, dikkat çekme ödül gibi anlaşılır.
*Çocuklar kendi ödüllerini elde edince: Çocuklar kendi ödüllerini elde edince ödüllendirme işe yaramaz. Büyüdükçe kendi gereksinimlerini karşılamaya başlamaları anne baba bağımlılığını azaltır.
*Ödülleri kazanmak çok zor olunca: Ödülün bedeli çocuk için yüksek olunca, davranış değişimi çoğunlukla başarısız olur. Ödüller çocukların erişemeyeceği kadar yüksekte olmamalıdır.
*İstenilen davranış ödülsüz kalınca: Çocuklarımızdan istediğimiz yönde iyi bir davranışta bulunmalarını bekleriz. Günlük hayatın koşuşturmasıyla bazen o kadar meşgul oluruz ki yapılan her iyi davranışı ödüllendiremeyebiliriz. Unutulmamalıdır ki özellikle davranış değiştirme çabalarının başlangıcında denetleyenin, ödüllendirmeyi iyi davranışın hemen ardından yapması gerekir. Ödül sistemi kullanılırken istenilen davranış ödülsüz kalırsa, yerleşmesi çok uzun zaman alır.
*Ödül yokluğu ceza gibi algılanınca:  Sebzeni bitirirsen, oyuncaklarını toplarsan sana …. vereceğim dediğimizde, çocuk ‘’yapılan her iyi davranışın ardından iyi bir şey gelecek’’ algısını taşır. İyi davranışları ödülsüz kalırsa da diğer beklediğimiz iyi davranışların yerleşmesi çok uzun zamanlar alır. Aynı zamanda da hiç ödül almamak ceza gibi algılanabilir, çok fazlası da etkisini azaltır.

          Ödülü yanlış şekilde kullanmamızdan dolayı çocuklarımıza; yaptıkları her iyi davranış için bir ödeme yapılmasını beklemeleri gerektiğini öğretiyoruz. Çocuklar iç ödül (başarı, disiplin gibi önemli kavramların öğretimi) yerine, dış ödül (sadece beklenti, istek) odaklı davranıyorlar.
          Çok ödül vermenin tehlikeli yanları da vardır. Alışkanlıktan dolayı, ödül olmazsa yaptıkları işlerden zevk alamaz, başarı duygusunu tadamazlar (iç ödül duygusu gelişmediğinden). Başkalarını mutlu etmek için yaptıkları işlerden ödül alamama, onların o davranıştan tümüyle vazgeçmelerine neden olur. (Ailesinin yönlendirmesi üzerine meslek seçimi yapıp, sonra mutsuzluk yaşayan ve kariyer değiştiren kişiler bu konuya örnektir).
          Övgü, not sistemi, özel ayrıcalıklar gibi ödüllerle çocukları motive etmek ve denetim altında tutmak, onların içten gelen kendi motivasyonlarını zayıflatır ve etkinliklerden vazgeçmelerine neden olur. Kendi dışından gelen motivasyon, çocuğu etkilemediği gibi onun için yıkıcı olur. Ödül dikkatli ve gereken yerlerde kullanılmalıdır.


CEZA

          Yaptığı yaramazlığı telafi için en sevdiği oyuncakla oynatmama, zorla yemek yedirme, sevmediği yemek bitmeden masadan kaldırmama, çocuklar tarafından ceza gibi algılanan yöntemlerdendir. Anne babaların çoğu çocuklarını denetim altında tutmak için, cezanın herhangi bir türünü ilk yöntem olarak kullanırlar.
          Ödül gibi cezanın da çocukları denetlemede etkili olabilmesi için uygulanması uzmanlık gerektirir. Bu konudaki uzmanların, cezada ‘’görünüm geçerliliği’’ adını verdikleri bir durum vardır. Ceza görünüşte işe yarar; ama gerçekten öyle midir?
          Tehdit etme ya da cezalandırma, çocukların davranışlarını bir süre için değiştirir; ancak cezanın işe yaraması ve etkisini kaybetmemesi için bazı özel koşulların olması, sürekli denetimi gerekir. Bunlar:
1-    Bir kez cezalandırılan davranış her zaman cezalandırılmalıdır.
2-    Ceza istenmeyen davranışın hemen ardından verilmelidir.
3-    Ceza başka çocukların yanında verilmemelidir (verilirse saldırganlık başlayabilir).
4-    Cezalandırılan davranış hiçbir zaman ödüllendirilmemelidir, çocuk ödül gibi algılamamalıdır (anne baba yaramazlığa ceza verirken, çocuğun arkadaş çevresine bu davranışın sempatik gelmesi buna örnek olarak verilebilir. Arkadaşlarının dikkatini çekmek çocuk için bir ödüldür).
5-    Çocuklar çok şiddetli ve çok sıkı cezalandırılmamalıdır (Şiddetli cezalar çocuğu içine kapatır. İleride denemekten vazgeçer, evden, okuldan takımından ayrılır, kötü alışkanlıklara bağlılığı artabilir).

Şiddetli Olmayan Cezalar Uygulanabilir mi? Etkisizliğinde Ne Kullanılmalıdır?
          Çocuk davranışlarında yumuşak bir ceza caydırıcı olmaz. Hafif bir ceza uygulandığında hiçbir şey olmamış gibi çocuk aynı davranışı tekrarlayabilir. Bunun yerine kullanılabilecek iki seçenek olabilir. Övgü yazısında anlatılan ‘’Ben iletisi’’ gönderilmesi veya ‘’kaybeden yok’’ yönteminin uygulanması.
          *Ben iletisi eğer övgü yerine kullanılacaksa; çocuğun yaptığı iyi bir davranış sonrası, onu gereksiz övgüye boğmak yerine, nasıl hissettirdiğini açıklamak olarak kullanılır: ‘’Söylediğin bu söz beni çok mutlu etti’’ gibi. Övgü yerine kullanılacağı için burada ‘’olumlu ben’’ iletisi olarak verilmiştir. Ceza için iki kardeşin oyuncak kavgasını ele alalım. Biri diğerinin oyuncağını elinden alıyor ve bizim yaptığımız davranışlar, söylediğimiz sözler, küçük hareketler çocuk tarafından ciddiye alınmıyor ve caydırıcılığı olmadığından davranış sürekli olarak tekrar ediliyor(bu yumuşak cezanın etkili ve caydırıcı olmadığına örnektir). Kardeşinin elinden oyuncağı alan çocuk yumuşak bir cezayla davranıştan vazgeçmeyeceği gibi ödül kazanmış olur. Asıl amacı olan annenin ilgi ve dikkatini çekmek burada çocuk için asıl amaç ve ödüldür.
          Bunun yerine oyuncağı sürekli olarak alan ve kardeşini ağlatan çocuğa dönüp, oyuncağı elinden alınınca kardeşinin nasıl mutsuz hissettiğini anladığımızı söylemek olabilir. Burada kendi düşüncemizi karıştırmıyoruz, yapma demiyoruz, çocuğu suçlamıyoruz. Sadece onun mutsuzluğunu anladığımızı dile getiriyoruz. Bunu istenmeyen davranışı yapan çocuğumuza karşı, gayet sakin ve açık bir şekilde dile getirmeliyiz.
           *Kaybeden yok yönteminde ise; konu davranış bir sorun olarak ele alınır. Olası bazı çözümler üretilmeye çalışılır (örneğimize göre başka oyuncakla yer değiştirmek olabilir). Çözümler değerlendirilir ve bir çözüme karar verilir. Bu çözüm uygulanır ve nasıl uygulandığı izlenilir. Bu yöntemin başarılı olması ancak önerileri ciddiye alarak sabırla çocuklara bunu açıklamaktan geçer. Bunu bir toplantı havasında istekli, açık ve çocuğun sorununu ciddiye alan bir tarzda uygulayabilirsek başarı sağlanabilir. Kaybeden olmadığını anlayan çocuk istenmeyen davranıştan vazgeçebilir.

          Çocuklar gençlik çağına ulaşırken onları ceza denetimi ile tutan anne babalar yavaş yavaş güçlerini kaybetmeye başlarlar. Güç kullanarak başvuracağımız tüm yolların da belli riskleri vardır. Güç göstergesi davranışlarla yetiştirmek, yaratıcılığı ve üreticiliği bastırdığı için, mutsuz bireyler yetişmesine sebep olur. Güç göstergesi gibi algılanan yöntemleri, doğruları ile yer değiştirerek çocuklarımızı ve gelecek nesillerimizi, daha sağlıklı ve bilinçli bireyler olmaları yolunda eğitebiliriz.